İçeriğe geç

Tekbir alırken eller nasıl olmalı ?

Tekbir Alırken Eller Nasıl Olmalı? — Derin, Samimi Bir Düşünce Yazısı

Selamünaleyküm, dostlar… Bugün sizlerle namazda tekbir alırken ellerin tutulma şekli üzerine — hem kalpten hem de samimiyetle — konuşmak istiyorum. Bu mesele bazılarımıza sıradan gelebilir; ama aslında içinde hem tarih, hem itikat hem de derin manevî tefekkür barındırıyor. Hazırsanız, birlikte bir yolculuğa çıkalım.

Tekbir ve “Ellerin Kaldırılması”ne Köken — Neden Eller Yükselir?

Namazda elleri kaldırma eylemi, Arapça literatürde Rafʿ al-Yadayn — “elleri yükseltme” — olarak geçer. Bu sünnet, sahabeler ve selef‑i salihîn döneminden itibaren namazın şuuruna dair bir semboldür. ([Vikipedi][1])

Peki neden eller kaldırılır? Bu hareket genellikle şu anlamları taşır:

Allah’ın huzuruna girerken, O’na yönelirken dünya ile olan bağları bırakmak;

İçsel bir arınma, dünya sevgisinden ve dünyevi beklentilerden uzaklaşmak;

Namazın başında samimiyetle, kalpten Allah’a yönelme iradesinin dışa vurumu. ([Sorularla İslamiyet][2])

Yani ellerin kaldırılması, sadece fiziksel bir ritüel değil; ruhun, niyetin açığa çıkışı…

Günümüzde Uygulamalar: Mezhep Farklılıkları ve Pratikteki Heterojenlik

Bu meselede uygulamada büyük bir birlik yok — mezhep, gelenek, kişisel anlayış farkları belirleyici.

Bazı mezheplere göre (özellikle Şafii Mezhebi ve Hanbeli Mezhebi), tekbir anında eller omuz hizasına kadar yükseltilmeli, avuçlar kıbleye dönük olmalı, parmaklar hafif aralanmalı. ([SeekersGuidance][3])

Diğer bir görüş — özellikle Hanefî Mezhebi çevrelerinde — yalnızca namazın başlangıcındaki tekbirde ellerin kaldırılması “sünnet” sayılır; rükû ve diğer tekbirlerde bunu yapmaya gerek görmezler. ([İslamweb][4])

Ayrıca, ellerin ne kadar yükseltilmesi gerektiği — omuz hizası mı, kulak yumuşağı hizası mı — konusunda rivayetlerde farklılık var. Bir kısım hadise göre kulak hizasına yaklaşılırken; diğerlerinde omuz hizasında durulması daha makbul görülüyor. ([Sunnah][5])

Bu çeşitlilik, namazı kılan kişinin mensup olduğu mezhebe, topluluk geleneklerine veya bireysel anlayışına göre şekilleniyor. Önemli olan — kimi uygulamayı tercih edersek edelim — niyetin samimi olması. Çünkü ibadet, sadece görünüş değil, yürek işi.

Eller Nasıl Olmalı? Pratik Tavsiyeler

Eğer bu sünneti benimseyip uygulamak isterseniz, aşağıdaki hassasiyetler yol gösterici olabilir:

Eller iki yana birlikte kaldırılmalı; parmaklar hafif aralıklı olmalı — sert kapanışlardan kaçınılmalı.

Avuç içleri kıbleye dönük ve açık olmalı; bu, “yürekten açılış” hissini artırır.

Eller omuz hizasına kadar kaldırılabilir; bazı rivayetlerde kulak yumuşağı hizası önerilir ama kulak ile temas gerekmez. ([Fetva Meclisi][6])

En önemlisi: Bu eylemi yaparken kalbin de Allah’a yönelmiş olması — çünkü asıl değer, niyetin içtenliği.

Beklenmedik Bir Bağlantı: “Ritüel, Beden ve Toplumsal Hafıza”

Düşünsenize: Ellerimizi kaldırdığımızda yalnızca ibadet etmiyoruz; tarih boyunca Müslümanların coğundan kopmayan bir ritüeli yeniden canlandırıyoruz. Bu ritüel, bireysel ibadet kadar toplumsal hafızanın da parçası.

Benzer şekilde, beden dili, insan psikolojisi ve ruh hâli arasındaki ilişki, modern psikolojiyle de bağlantılı. Eller yukarıda açılınca — ister istemez — içsel bir ferahlık, teslimiyet ve tevazu duygusu oluşabilir. Namaz gibi düzenli bir pratik, hem maneviyatı hem psikolojiyi etkileyen “ritüel terapi” gibidir. Belki de ileride — özellikle dijital hayatla barış kurmaya çalışan genç kuşak için — bu ritüeller ruhu koruyacak, içsel dengemize iyi gelecek.

Geleceğe Bakış: Niyet, Kimlik ve Manevî Köklülük

Günümüzde bireylerin ibadet anlayışı — mezhep, çevre, bilinen kaynaklar ve kişisel ruh halleri ile şekilleniyor. Bu çeşitlilik, aslında İslam’ın ruhunun zenginliğini gösteriyor. Fakat aynı zamanda — özellikle kültürel akımlar, göçler, modern hayat — bazı pratiklerin unutulmasına, göz ardı edilmesine yol açabilir.

Bu yüzden bilinçli bir tavırla: Ellerimizi kaldırırken, sadece fiziksel bir hareket yapmış olmayalım; kalbimizle, niyetimizle, ruhumuzla o “kapıya” yöneldiğimizi hatırlayalım. Bu küçük ama anlamlı hareket; kimliğimizi, manevî köklerimizi, toplumsal hafızamızı ayakta tutan bir bağ olabilir.

Sevgili dostlar — ister tekbir alırken ellerinizi kaldırın, ister yüreğinizle sessiz bir niyetle kıbleye dönün; farkındalığınız olsun. Namaz, sadece ayakların yere basması ya da dilin dua etmesi değil; kalbin teslimiyeti, ruhun huzuru. Ellerinizi kaldırdığınızda, bazen görünmeyeni sezersiniz.

Selam ve dua ile…

[1]: “Raf al-Yadayn”

[2]: “Namazda tekbir alırken elleri kaldırmanın hikmeti nedir? Şafi …”

[3]: “Should One Raise the Hands during the Opening Takbir or before It?”

[4]: “Details about raising hands in prayer – إسلام ويب”

[5]: “Sahih Muslim 390a – The Book of Prayers – Sunnah.com”

[6]: “Tekbir alırken eller kulakla temas etmeli midir? · Fetva Meclisi”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
ilbet girişvdcasino yeni girişilbet yeni girişwww.betexper.xyz/splash